13 Eylül 2012 Perşembe

Önyargı

           Geçenlerde inanılmaz bir şey oldu. Sosyal ağ üzerinden kızlarla arası çok iyi olan arkadaşım Murat ile evde oturuyorduk. Ben ayın başı olduğu için en sevdiğim dergiyi almış, ambalajını açmak üzereydim. Bir yandan da  "acaba bu ay kimler ile röportaj yaptılar.." diye mırıldanıyordum. Ben daha henüz ilk sayfalardayken, Murat "Kanka ben Sakarya'ya gidiyorum!" dedi. Ani çıkışlarının tek bir sebebi olabilirdi, yine bir kız onu Sakarya'ya çağırmıştı. Enteresan gelirdi bana böyle bir şey. Ben yapmazdım en azından. "İstanbul, İzmir olsa tamam da, Sakarya ney la?" dedim kendi kendime. Hızlı hızlı yazışmaya devam etti Murat. Klavyesinden gelen seslerden dolayı dergime odaklanamıyordum. "Yeter b'olum. Tamam gidersin yanına, konuşursun orada. Bitir artık." dedim. "Dur kanka senin işi de ayarlayayım, bitiricem." dedi. Bana da birisini ayarlayacakmış. Ben olsam PES'te 8 yediğim bir kişiye kin beslerim, o bana birisini ayarlamayı seçmiş. Öyle iyiydi Murat. Dergim bittiğinde yanına gittim. Bilgisayar'ı bana çevirdi, "Al abi. Konuş doya doya dedi." Fotoğrafı yoktu. Başladık konuşmaya. Sadece birbirimizden bahsetmiştik. Zordan konuşuyordum ama belli etmemeye çalıştım nedense. Sayfayı kapatsam ne diyebilirdi ki bana? Konuştuk, konuştuk, konuştuk, Murat evine gitti, biz hala konuştuk. Sonunda "İyi geceler :)" diyerek geceyi noktaladık. Üç gün hiç konuşmadık. Bir defasında "Hey :)" diye yokladı ama cevap veresim bile gelmedi. 
             Bir hafta sonra mesajını aldım. Bursa'ya geldiğini söylüyor, benimle muhakkak görüşüp konuşması lazımmış. Ne konuşabilir ki benimle? "Bilmem ki.." dedim, "Lütfen ya. 1 saatini alırım en fazla." dedi. Hiç görmediğim, sadece bir gece öylesine konuştuğum birisi ile randevulaşmıştım. Şehrin orasında bir yerde kahve içeriz diye düşünmüştüm. Evden çıktım. Kafamda sadece "Ulan erken gitsem beni tanıyabilir mi? Geç gitsem ben onu nasıl tanırım?" soruları vardı. Yol boyunca kafayı yedim yani. Kafe'de şaşkın şaşkın birisini aramak zorunda kalmamıştım çok şükür, oraya gidince anladım. Erken gelmiştim. Masalarda az insan vardı. Erkekler yoğunluktaydı hem. Kuytu bir yere geçtim. Biraz gecikti ama olsun, yenidir şehirde dedim. Biraz daha bekledim. Yoldan geçenlere bakarken, "Oturabilir miyim?" dedi. Aman allahım böyle bir güzellik olamaz. "S... s.. sen? Müge?" dedim. Gülümseyerek evet dedi. Oturduk. Siparişimizi verdik. Dilim tutuluyordu karşısında. Çok güzeldi. Doğru düzgün cümle kuramaz olmuştum. "Ateşin var mı?" diye sordu, çaresizce "yok.." dedim. Beklentilerini karşılayamadım hiç. Her zaman yaptığım o güzel sohbetleri edemez, hikayeler anlatarak ortama neşe katamaz, esprilerimle onu güldüremez olmuştum. Bunların tek nedeni ise önyargılı davranmam olmuştu. O'da anladı benden bir cacık olmayacağını. "Kalkmam lazım benim." dedi. Üniversiteyi kazanmış. "Telefon numaranı ver istersen, tekrar buluşuruz sana şehri gezdiririm." dedim, "Ya yeni hat alıcam, henüz numaram yok." diye backhand ile cevabı verdi. Gideceği yere giden otobüse bindirdim, kartı yoktu. Kartını da ben bastım. Gitti...
                Eve gelirken ruh gibiydim. Yolda omzum çarpmış birisine, az kalsın dayak yiyordum yetmezmiş gibi. Merdivenleri çıkarken tökezledim. Anahtarı deliğe 4 defa denedikten sonra sokabildim. Çok güzel bir gömleğim vardı üzerimde, onu bile umursamadan attım kendimi yatağa. Hala da ulaşamadım Müge'ye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder