21 Eylül 2012 Cuma

FAL FAL İŞLER

            Falları hep saçma bulmuşumdur. Kahve fallarına özellikle hiç inanmam. Sana yol var, sana zart var, sana zurt var. İçsek ya şöyle manzara'ya karşı, okusak ya bir yandan dergimizi? İki lafın belini kırsak, kızlar dedikodu yapsa? Sonunda napoliten'i löp diye yesek? Ama yook.
            Her şey Beril ile tanışmamla başladı. İlişkimizin henüz başlarıydı. Sıkça buluşur, türlü yollarla mutlu olurduk. Saçma nedenlerden dolayı ilk kavgamızı ettik gecikmeden. Halletmiştik neyse ki. Gönlünü almamdaydı sıra. Başlarındayız ya ilişkinin, kurmamam gereken tek cümleyi kurmuştum: "Söyle yalvarırım söyle ne istersen yapıcam söyle!" Utandı, sıkıldı ama isteği vardı belli. "Ya Seçiller bi falcıya gitmiş. Her şeyi bilmiş inanır mısın?? Gidelim mi orayaaaa?" Tamam dedim mecburen. Gece araştırma yaptım, falcının da neyini araştıracaksam? Sıkıldım hemen, iddaa yaptım inşallah tutar da falcı beleşe gelir diye. (tutmadı)
            Falcıya giderken "ulan şöyle okkalı bi yalan söylese miydim? mesela komşumuz falcıydı, itiraf etti bize o, yalanmış her şey dedi, deseydim?" diye düşünürken "Geldik canım" dedi. Haaydi bakalım. Yakmış tütsüleri, mistik bir ortam. "Bekleyin birazdan falcınız gelecek" dediler. Masada kartlar, tuhaf mumlar, siyah perdeler, Beril hemen kaptırdı zaten kendini. Falcımız geldi, kahveler geldi, çikolata koymamışlar yanına. "50 lira verdik, ayıp be!" bakışı attım ablaya. Sigarasını yaktı. Kahveleri bitirdik, kapadık, bekledik, açtık ve seans başladı. Dakika bir gol bir! "Senin içinde bir sıkıntı var!" Karşındaki kişi o an öyle bir havaya giriyor ki zaten, desen ki "İlkokul zamanında silgini kaybederdin, ona üzülüyorsun sanırım?" "Valla üzülüyorum" der. Nitekim Beril'de öyleydi, "Ayyy eveet" dedi, elimi tuttu. "Ne ayy evet'i Beril? Bir cümle kurdu daha kadın!" desem de susturdu hemen. "Ama böyle değişik bi sıkıntı, sen istiyosun o işi, o olmuyor, olmasını çok istiyosun ama..." Beril kulağıma fısıldayarak: "Sınıftaki en yakın arkadaşı Ayça ile hoşlandığı çocuk arasındaki durum-muş. Bilmiş-miş." dedi. Devam ettik dinlemeye. "Yakın bir zamanda mutluluk seziyorum." Sez abla sez, iyice sez. Sezicem ağzınıza yüzünüze birazdan. "Birisi sana bir kötülük yapmış, çok üzülmüşsün..." Valla biz genelde üzülüyoruz ablacım bize yapılan kötülüklere. Bir sürü boş laf etti durdu, tarot falında geldi sıra. Büyük büyük kartlar, karıştırdı iyice. Bir miktar kart seçtirdi, onları dizdi ve tek tek açmaya başladı. Falcıda tam bir futbol şöleni vardı, yine dakika bir gol bir, İblis mi Şeytan mı ne öyle bir kart çıktı. Fenalık geçirecekti Beril, gidiyordu lan kız! Hemen kıvırdı, "bu senden uzak olacak şey kızım korkma..." Öyle bir sevindi ki, cennetten arsa verdiler sanki. "Bunlar da sizin için.." dedi. Bir anlatışı var ki kartları, isimsiz normal bir kağıt çıktı, (iskambildeki kupa 4 gibi) "Mutluluk artık sizinle, nereye giderseniz gidin sizinle gelecek..." Güneş, Melek falan çıksaydı artık kartta, iyice kanatlanıp uçacaktık demek ki orada. "Aşkım fala inanma, falsızda kalma" demişler demesin mi? Yahu niye falsız kalmıyoruz? Putlara inanmıyoruz, evin her köşesinde put mu var? İkinci kavgamızı ettik. Sonucu ağır oldu. Ne o istediği üniversiteyi kazanabildi, bende üzüldüm işte bir şeylere. Mutluluk bizimleymiş, üstelik hediyesi de varmış. Babayı almıştık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder