7 Ağustos 2012 Salı

Hayatın Cilveleri


          Bazı günler gelir geçer, yaşananların önemi olmaz. Sade, basit, önemsiz günlerdir. Aslında ufak tefek ‘cilveler’, bizi hayattan soğutur da elimizden bir şey gelmez.
          Murphy denen adam bunları dile getirmiş, ama bizim dönemimizi bilmiyor tabii. Otobüs beklerken sigara yaktığın an, otobüs gelir-miş. “Dur bunu yazayım, bu iyi oldu. Murphy Rulez diye bağladım mı tamamdır…” dediğine yemin edebilirim. Şu an bizim dönemde yaşasaydı ne gibi cilveleri eklerdi bu kurallara? Benim tanık olduğum bazı olayları belirteyim o zaman;
          Biraz farklı bir örnek olacak ama, masa tenisi oynayanlar bilir. Servis atarken, hayatınız boyunca attığınız en iyisi servisi atsanız, filede kalır. İstisnası yoktur. O an içindeki “Çinli Tenisçi” ölür. Burada ki esas nokta, “özenerek yaptığınız ve bir şeyler beklediğiniz işten, genelde ilk dakikalarda randıman alamazsın. Hep boşa giden şeyler olur.”
          Eskilere dönersek, büyük umutlarla bedava çıksın diye aldığımız doritoslarda, önümüzde 50 seçenek olmasına rağmen içinde bedava olmayanları seçmiş insanlarız en nihayetinde. Haksız mıyım? 25 kuruş toplardık, tek istediğimiz “yaz-buz” alıp, çilekli çıkmasıydı. Ama hayır… Hep portakallı çıkardı. Sevinemezdik bile. “Her zaman umduğun gerçekleşmez, hayal kırıklıklarından kaçılmaz.” mesajı veriliyormuş meğer hep.
          Tekrar günümüze dönelim, evdesin. Canın hiç sıkılmadığı kadar sıkılıyor. Bir sürü şey denersin sıkıntıyı gidermek için. Sonuç alamazsın. Son çare olarak televizyon izlemeyi seçersin. Sürekli zap yaparsın. Tahmin et ne olur? Çok sevdiğin bir filmin ya da programın son dakikalarına denk gelirsin. “Haftaya yine aynı saatte görüşmek üzere…” Ne görüşmesi allahsız? Bana yaptığına bir baksana. Keşke hiç denk gelmeseydim sana. Ama yok. İlla denk gelmem gerek. O acıyı tatmam lazım.
           Canın ilk defa bir şey çeker, üşenmeden markete bile gidersin. O çok istediğin şey, her  ne hikmetse kalmamıştır. Düşününce ne kadar garip geliyor değil mi? Nasıl kalmaz ya? Yılın 364 günü hep olur ve istemezin, ama o 1 gün canın çeker, bulamazın. Ve bunların cevabı yoktur.
           Peki ya, harıl harıl çalıştığın sınav konuları arasında “Buradan çıkmaz ya boşver…” dediğin ve sınavda ilk soru olarak karşına gelen konu’ya ne demeli? Fantastik küfürler edersin ama nafile. Yine yanılmışsındır, yine kaybedensindir.
           Bir haftadır bir kız/erkek ile buluşmayı planlarsın, buluşma iptal olur. Çok istediğin bir yere gezi düzenlenir, gezi iptal olur. En sevdiğin şarkıcı şehrine gelir, konser günü sen başka şehirde olursun. Hep bunlar vardır. Hep.
           Bunlar basit şeyler, evet. Hatta üzerine düşünmüyoruz bile. Ancak hep kaybetmeye mahkum olan tarafız sanki. Bazı şeyler bize karşıymış gibi. Hayatımızdaki sorunlar da buna benzer. Türlü oyunları vardır. Bazen gülüp geçersin, bazen hüzünlenirsin. Gariptir hayatın cilveleri. Sana oyunlar, yenilgiler hazırlar, sende sonucuna razı olursun.

Biri astroloji mi dedi?


          Astrolojiye zerre inancım yok. Bu “astroloji”, kadınların, erkekler üzerinde genel bir önyargı oluşturmasıyla ortaya çıktı bana göre. Mesela, “Akrepler sekse düşkün, alkol bağımlısıdır.” diyorsan, Akreplerden gelecek “Kardeşim, sen neden bizi sapık ve ayyaş olarak lanse ediyorsun?” cevabına hazır olsan iyi edersin.
          Şu an elimde bir astroloji kitabı var. Bir Akrep burcu olarak, size kendi burcum ile kendi özelliklerim arasındaki uçurumdan bahsedeceğim.
          “Akrep burcu erkeği, genellikle her şeyin en iyisini ister.” Hadi ya? Ciddi misin? Akrep burcu erkeği her şeyin en iyisini istermiş… Kim istemez ki? Var mı içinizde “Ya ben pazardan giyineyim, arabam şahin olsun, telefonum 3310 olarak gidebildiği yere kadar gitsin…” diyen? O kadar Pollyanna değilsiniz, kendinizi kandırmayın.
“En büyük yeteneği: Sezgi” Size şu kadarını söyleyeyim, izlediğim tüm CSI tarzı dizilerde, katili doğru tahmin etme oranım: %5. Hangi sezgiden bahsediyorsun sen?
          Size yemin ederim ki, farklı sayfalarda aynen şu yazıyor: “-Sayfa 26- Akrep erkeği ile Boğa kadını evlenirse, evliliği emin ellerdedir. -Sayfa 36- Akrep erkeği ile arası kötü olan burçlar: Kova, Aslan ve BOĞA!” Hiç anlaşamadığım bir burç ile evliliğim nasıl emin ellerde olabilir sevgili astroloji yazarı?
          “Akrep erkeği tam bir sır ustasıdır!” Süper bir kahraman olsam, ilk iş kendimi halka tanıtmak olur. Spider-Man olsaydım, çöp atarken karşılaştığım Mary Jane’e “Ben o’yum!” derdim ve hemen öperdim onu. “O adamın arabasına biniyorsun ama… Spider-Man benim hani…-Muck!-”
          Gerçek hayatta yaşadığım diyaloglara gerçekten inanmak istemiyorum. Benim bu konu hakkındaki ısrarım ve karşı tarafın bu kadar heyecanlı ve tedirgin olması, gerçekten büyük bir soru işareti:
-Ya aslında Berke çok iyi çocuk ama…
- Ee?
-Başak burcu..
-Nolmuş yani?
-Ya işte “bunlar” sır tutamaz, kıskançtırlar… Olmaz yani…
E Allah Allah. Hani diyorum şu önyargılarını bir kenara bıraksan, çocuğu tanımaya çalışsan? Kime anlatıyorum ki ben? Bunları karşımdaki kişiye söyleyememiştim o sıra. Söylesem de bir şey değişeceğini sanmıyorum. Belki biraz suçluluk duyardı, ama sonra; “Ama yükseleni ASLAN…” derdi. He, tamam o zaman. ASLAN’sa sorun yok. Kendisi yetmedi, yükseleni de var.
          Gezegenler… Yıldızlar… Ne güzel yaz gecelerinde seyrediyoruz, ne diye bozuyorsunuz ki bu işi siz? “Merkür sağ tarafa kaydı, Teraziler acele karar vermesin!”
-Noldu Hikmet tam evlenme teklifi ediyordun?
-Ediyordum da, çok acele karar vermemem lazımmış, kusura bakma…
          Benden astrolojiye inanmamı beklemeyin. Olmuyor, inanın denedim. Flash TV’de “Rüya Yorumları ve Burçlara Etkisi” konseptindeki bir programa 2 dakika, 36 saniye dayanabildim. Siz eğer inanıyorsanız saygı duyarım ama dürüst olun, çok komik şeyler değil mi bunlar?